Diyarbakır escort’ın dar sokaklarında yankılanan çocuk kahkahaları, taş duvarların arasına sıkışmış eski bir melodinin notaları gibiydi. Güneş, Hevsel Bahçeleri’nin üstüne kızıl bir örtü sererken, on yedi yaşındaki Sevda, Dicle’nin kıyısında taş sektiriyordu.
Sevda, yıllardır bu şehirde yaşıyordu ama ruhu hep özgür kalmayı arzuluyordu. Küçüklüğünden beri gökyüzüne hayran bir kızdı. Geceleri yıldızlara bakıp dilek tutar, gündüzleri ise avlular arasında koşturan çocukları izlerdi. Ancak onun yüreğini en çok ısıtan şey, yan mahallede oturan Baran’ın gülümsemesiydi.
Baran, mahallenin sessiz ama bilge delikanlısıydı. Babasından kalma kitapçı dükkânında çalışır, eski kitapların sayfalarını çevirirken dünyaları keşfederdi. Sevda’nın hayalini en iyi o anlardı. Çünkü o da bu taş duvarların arasına sıkışıp kalmak istemiyordu. Birlikte Dicle’nin kenarında oturup hayallerini anlatırlardı.
Bir gün Baran, heyecanla Sevda’nın karşısına dikildi. “Sevda, ben İstanbul’a gidiyorum,” dedi. “Üniversiteye kabul edildim. Ama gitmeden önce sana bir şey bırakmak istiyorum.”
Baran, cebinden eski bir defter çıkardı. “Bunu senin için yazdım. İçinde Diyarbakır Eskort var, biz varız, hayallerimiz var,” dedi. Sevda defteri eline aldı, parmaklarını eski sayfaların üzerinde gezdirdi. Yüreğinde tuhaf bir sızı hissetti.
Baran’ın gitmesiyle şehir biraz daha sessizleşti. Günler geçti, aylar geçti… Sevda, her gece defteri açıp Baran’ın yazdıklarını okudu. İçindeki cümlelerden cesaret alarak, bir karar verdi.
Yıllar sonra, Diyarbakır Escort Bayan ’a dönen bir yazar oldu Sevda. Şehrin sokaklarında yürürken elinde kendi kitabı vardı: Diyarbakır Sevda. İçinde Baran’ın defterinden esinlenerek yazdığı satırlar, Diyarbakır’ın taş duvarlarına kazınmış bir hikâye gibiydi.
Ve bir gün, eski kitapçı dükkânının önünde durdu. Kapıyı itip içeri girdi. Tozlu rafların arasında bir siluet belirdi.
Baran, yıllar önce bıraktığı kitapların arasında Sevda’yı bekliyordu.